Teknede
Eşinden ayrılmış, 26 yaşında dul bir bayanım. Çocuğum yok ve şu anda yalnız yaşıyorum. Eşimle ayrılırken mal paylaşımına gittik ve sahibi olduğumuz mağaza eşime kalırken, yazlık ev ile kullandığımız araba benim oldu. Size anlatacağım hikaye de yazlık evimin olduğu yerde geçiyor.
Yazlıktayken, genelde komşum Aylin ve erkek arkadaşı Tayfun ile zaman geçiririm. Aylin’le çok sıkı bir arkadaşlığımız var. Aylin çok candan, kafa dengi biri ve Tayfun gibi bir erkek arkadaşı olduğu için de çok şanslı bir kadın…
Tayfun ise başarılı bir sunucu ve programcıydı. Yakışıklı ve esprili biri… Açıkçası Aylin’i çok kıskanıyordum. Tayfun’un güzel bir teknesi vardı, her hafta cuma yazlığa gelir ve cumartesi günü sabahtan hep beraber balığa çıkardık. Tayfun bu hobiyi bana ve Aylin’e de aşılamıştı.
Hafta içi Tayfun olmadığından, Aylin’le ben hep gezer tozardık. Yaz mevsiminin hafifliği, tatil rahatlığı nedeniyle, sohbetlerimiz sabun köpüğü tarzındaydı. Genelde seks konularını konuşur, gülüşürdük. Aylin sanki benim yoksunluğumu bilmezmiş gibi inadına Tayfun’la yatakta yaptıklarını anlatırdı üstü kapalı…
“Yaa, sorma Özge… Göz altlarım belli oluyor mu? Tayfun sabaha kadar uyutmadı beni… Azgın herif…”
“Özge, baksana, morluklar belli oluyor mu canım? Yamyam gibi ısırıp emiyor sevişirken piç…”
“Penisi çok büyük geliyor bazen, orgazm sırasında kendini kaybedince canımı yakıyor yaa…”
Ben de biraz daha anlatması için deşer kurcalardım arkadaşımı… Saf saf anlatırdı erkeği onu nasıl beceriyormuş, gece kaç kez boşalmışlar, yazlığın havuzunda suyun içinde nasıl sevişmişler… Arada bir bana takılır,
“Sen nasıl dayanıyorsun kızım erkeksizliğe? Bir yıl sevişmeden durulur mu?” diye gözlerini kocaman aça aça sorardı.
“Ne yapayım kızım?” derdim ben de üzüntümü saklamaya çalışarak… “Her kadın senin gibi şanslı değil ki… Aradığım erkeği bulamıyorum bir türlü…”
Yaz tatiline çıkıp yazlığa gittiğimde, Aylin’le Tayfun’un ayrıldıklarını duydum. Ama yine de bu yaz birlikte kullanacaklardı yazlığı… Aylin Tayfun’u geri kazanmak için peşinden koşuyor, onu ikna etmek için çabalıyordu. Çünkü Tayfun vazgeçilecek bir erkek değildi.
Her mevsim gibi rutin yazlık hayatına başlamıştık. Gündüz deniz, gece birimizin evinde bahçede mangal, içki masaları, eğlence yerlerinde fink atmalar, kafayı çekmeler… Tabi onlar çift, ben yanlarında sap gibi yancı konumunda…
Bir cuma günü Aylin bana, annesinin hastalandığını ve İzmir’e gitmesi gerektiğini söyledi,
“Tayfun bu akşam yazlığa gelecek, yemek konusunda ona yardımcı olursan sevinirim. Elinden geldiğince de göz kulak ol… Aramız biraz düzelir gibi… Neme lazım, başkasıyla falan takılır, onu elimden kaçırmak istemiyorum!” dedi.
“Sen merak etme canım, yemek konusunda gereğini yapar, ilgilenirim!” dedim.
Akşam Aylin gittikten iki saat sonra Tayfun geldiğinde ben de onların yazlıkta güzel bir yemek hazırlamakla meşguldüm. Tayfun’un hafta sonları rakı içtiğini bildiğim için, birkaç da meze hazırladım.
O gün üzerimde bir mini etekle tişört vardı ve içime sütyen takmamıştım. Üzerini değişip şort tişörtle gelen Tayfun ile hem sohbet ediyor, hem de bir yandan masayı kuruyordum. Masaya eğildiğim zaman gözlerinin göğüslerimde olduğunu fark ettim. Doğru söylemek gerekirse bu durum oldukça hoşuma gitmişti.
Biraz da kendimi beğendirmek için özene bezene hazırlayıp donattığım masada yemeğe oturduk. Ben de onunla beraber iki kadeh rakı içtim. Sohbetimiz dönüp dolaşıp, ilişkilerden açılmış, konu benim yalnızlığım üzerinde yoğunlaşmıştı. Üçüncü kadehlerden sonra içkinin de etkisiyle açık açık konuşmaya başlamıştık. Tayfun bana,
“Yalnız yaşamak hiç de hoş değil bence… Senin gibi gencecik, 26 yaşında güzel ve seksi bir kadının seks yaşamının olmaması ne kadar kötü…” dedi sonunda… Ben de,
“Evet haklısın, ama her şey senin yüzünden…” deyince şaşırdı,
“Neden benim yüzümden, anlayamadım.” dedi.
“Eğer erkek arkadaş edineceğim zaman seni kriter olarak göz önünde tutmasaydım, şimdiye kadar çoktan sıradan bir erkek bulmuştum!” dedim.
Bir kahkaha patlatan Tayfun bu sözden çok memnun olmuştu. Gittikçe ilerleyen ve kanımı kaynatan sohbetimiz boyunca sanki bana daha bir alıcı gözle bakmaya başlamıştı. Sürekli iltifatlar, güzelliğimi, yemeklerimi övmeler…
Kalkıp kucağına atılmamak için kendimi zor tutuyordum. Madem bu kadar beğeniyorsun, neden harekete geçmiyorsun be adam… Ben yapamazdım ki… Erkek olarak ilk hareketi onun yapmasını bekliyordum.
Ama bir türlü o noktaya gelemedik. Tüm yakışıklılığına, erkeksiliğine rağmen, benim ona karşı hissettiklerimi bilmesine rağmen, sevgilisinin arkadaşı olduğumdan mıdır nedir, bir türlü olmadı. Bu arada yemeğimiz bitmiş, saat epeyce ilerlemişti. Ben sofrayı kaldırıp ortalığı toparlayıverdim.
“Artık gitmem gerekiyor Tayfun… İyi geceler…” dedim.
“Daha oturabilirdik, sohbetine doyum olmuyor Özge… Yarın sabah tekneye gel de ben de seni teknede ağırlayayım. Balık tutar, vakit geçiririz her zamanki gibi…” Ben de kabul edip, sabah buluşmak üzere sözleşip ayrıldım oradan…
Eve gider gitmez soyunup dökündüm. İçimdeki ateşi söndürmek için soğuk suyun altında bir duş aldım, yatağa attım kendimi… Bütün gece boyunca yakışıklı bir erkekle yemek yemiş, içki içmiştik. Sonuç, ikimiz de kendi yataklarımızda ayrı ayrı uyumaya çalışıyoruz.
Gözlerim kapalı, ellerimi çıplak bedenimde okşayarak dolaştırırken Tayfun’un ellerinin okşadığını hayal ettim. Aylin’in anlata anlata bitiremediği sevgilisinin erkeklik gücünü bire bir deneme fırsatım vardı ama ikimiz de cesaret edememiştik buna…
Acaba o da benim gibi mi düşünüyordu? Sürekli üzerimde dolaşan istekli erkek bakışlarını hatırlayınca soğuk suyun etkisi geçiverdi. Tekrar kaynamaya başladım. Pislik herif… Lanet olsun… Ne halde olduğumu bilmiyordu sanki…
Parmaklarım çoktan klitorisimi bulmuş, okşamaya başlamıştı bile… Dakikalarca şehvetle ıslanan kadınlığımı parmakladım, boşalana kadar bırakmadım. Ancak ondan sonra uyuyabildim. Tayfun’la alt alta, üst üste seviştiğimiz erotik rüyalarla dolu bir uykuya daldım.
Sabah olunca bikinimi ve üzerime de çok kısa olan mini eteğimi giydim. Beraberce tekneye binip açıldık. Tayfun’un teknesi aslında mini bir yat gibiydi. Bir kabini, iki yatağı vardı ve hatta küçük bir buzdolabı bile vardı.
Sakin bir koyda demir attık. Öğlene doğru balık avlamaktan canım sıkılmıştı ve güneşten de pişmiştim. Mini eteğimi çoktan çıkarıp atmıştım sıcaktan… Güneş kremiyle her tarafımı kremlemiştim, sırtıma da Tayfun sürdü kremi…
Elimde öylesine tuttuğum olta kamışı sanki bacaklarımın arasında kalın yuvarlak bir erkeklik organı gibi geliyordu bana… Sırtımda erkeğin elleri dolaşırken hazla ürperdim. Yakışıklı piç sakin sakin, beni delirtmek istercesine okşayarak tüm sırtımı dolaştı uzun parmaklarıyla…
Yan gözle baktığımda boşta kalan eliyle mayosunun önünü oğuşturduğunu, erkekliğinin kabarıklığını benden saklamaya çalıştığını fark ettim.
“Mmm…” diye inledim onu daha da delirtmek için… “Unutmayayım da, döndüğümüzde masaj yap bana Tayfun… Ellerin çok güzel rahatlatıyor insanı…”
“Seve seve Özge… Hoşuna gittiyse sabaha kadar masaj yapabilirim.” dedi parmakları belimde dolaşırken… “Bir ara eğitim almıştım bu konuda… Bir hayli tecrübeliyim masajda…”
Sırtımı okşarcasına kremlerken kulağımın dibindeki bariton erkek mırıldanmasıyla neredeyse kendimden geçecektim. Öyle haz duyuyordum ki, kasıklarımın yandığını, ıslandığımı hissediyordum.
Masajla karışık krem sürme faslı bittiğinde neredeyse ben de bitmek üzereydim. Biraz daha durdum güneşin altında… Sonunda dayanamadım. Oltayı kenara bırakıp,
“Ben denize gireceğim Tayfun, yandım kavruldum…” dedim ve teknenin suya inen merdivenlerine yöneldim. O anda şeytan dürttü, aklıma denize üstsüz girmek geldi. Tayfun’a döndüm, teknenin demirlediği ıssız koyu şöyle bir taradım bakışlarımla,
“Üstümü çıkarmak istiyorum Tayfun, bir sakıncası var mı acaba? Ne dersin?” Gözleri parladı, beyaz dişleri bronz yüzünde ışıldadı bir anda… Memnuniyetini gizleyemeyen bir ifadeyle beklediğim yanıtı verdi,
“Hayır canım, ne sakıncası olacak? Zaten ıssız bir koydayız, nasıl olsa kimse göremez! Balıklar güzel görsünler biraz…” dedi.
Bikinimin üstünü çıkarıp ona doğru fırlattım, havada yakalayıp ateş saçan gözlerini iri memelerime dikti. Ürperdim. Bikini üstünün baskısından sonra rahatlayan göğüslerimi iki elimle şöyle bir ovaladıktan sonra dönüp balıklama suya bıraktım kendimi…
Bir anda bedenimi saran buz gibi denizin serinliği rahatlatmış, fakat serin suda daha çok azmıştım. Tayfun’un gözleri de sürekli üstümdeydi.
Ben de zaten onun rahatlıkla görebileceği yerlerde yüzmeye çalışıyordum. Amacım tabi ki Tayfun’un ilgisini daha fazla üstüme çekmekti… Bir kaç kulaç atıyordum tekne boyunca, sonra sırt üstü uzanıyor, soğuk suda kabaran fazla ellenmemiş irice göğüslerimi onun bakışlarına teslim ediyordum.
Ardından tekrar aynı hareketlerle teknenin önünde yüzüp duruyordum. Memelerimin uçları da düğme gibi kabardı serin suda, sertleşti. Bir süre sonra Tayfun’a davetkar bir sesle seslendim,
“Su harika Tayfun… Neden sen de gelmiyorsun? Güneşten pişmedin mi?”
“Tamam canım, geliyorum.” dedi. Teknenin merdivenlerinin başında durup bana baktı,
“Hadi atlasana, neden bekliyorsun?” dedim merakla…
“Sen bikini üstünü çıkardın, ben de mayomu çıkarmak istiyorum sakıncası yoksa…” dedi şeytanca bir gülümsemeyle… Ben de güldüm sözlerine… Sonra da mayosunun önündeki kabarıklığa diktim gözlerimi,
“Ne sakıncası olacak canım…” dedim yutkunarak… “Senin dediğin gibi… Issız koydayız, kimse görmeyecek seni… Benden ve balıklardan başka..” diye ekledim sonra…
Tayfun bir hamlede altındaki mayosunu çıkarınca, biraz şaşırmış ve biraz da heyecanlanmıştım. Yaklaşık bir yıldır erkeklik organı görmemiştim. Biçimli bir vücudu vardı Tayfun’un… Kasları bir hayli gelişmiş, üçgen omuzlarıyla, dar ve biçimli kalçasıyla heykel gibi bir erkek güzeli duruyordu tekne merdivenlerinde…
Sırtımı kremlerken mayonun içinde kabaran erkekliği şimdi serbest kalmış, dimdik kasıklarındaki kıvırcık siyah kılların arasından yükseliyordu. Boşandığım kocamın aleti gibi koyu kara değildi siki… Pembe, damarlı ve kavisli gövdesiyle, mor şapkasıyla, kalınca, iştah açıcı ve güzel bir penisti.
“Ne kadar da çok baktın öyle…” dedi gülerek… Bir kahkaha atmaya çalıştım ben de, ne kadar etkilendiğimi o da görmüştü sonunda…
“Gösterene bakarlar canım…” dedim. “Ama bana kalırsa mayonu çıkarman iyi olmadı.”
“Neden?”
“Balıklar senin balığı görünce korkudan kaçacaklar. Biz de balık tutamayacağız sayende…”
İkimiz de kahkahalarla güldük. Sonunda bana yeterince seyrettirdiğini düşünmüş olmalı ki, çırılçıplak suya atlayarak yanıma kadar yüzdü. Kaslı kolları geniş kulaçlar atıyor, bir balık gibi yüzüyordu suda… Yanıma geldi,
“Demek öyle düşünüyorsun balığım hakkında…” dedi gülümseyerek…
“Yiğidi öldür ama hakkını yeme demiş büyüklerimiz…” diye yanıtladım onu…
“Ama böyle olmuyor…” dedi.
“Böyle olmayan ne Tayfun?”
“Sen sadece üstünü çıkardın, altın duruyor. Eşit değiliz. Utanmaya başladım çıplaklığımdan… Haydi sen de altını çıkar, nasıl olsa kimseler yok!” dedi. Güldüm,
“Çılgınsın sen!” diyerek, bikinimin altını çıkarıp tekneye fırlattım.
İkimiz de çırılçıplak, uzunca bir süre yüzüp, şakalaştık. Arada bir bana sarılıyor, yüz yüze geliyorduk, göğsü göğüslerime, sertliğini hiç kaybetmeyen güzel siki de göbeğime değiyordu. Artık ikimiz de rahat hareket etmeye başlamıştık…
Adı konmayan cinsel bir çekim vardı aramızda… İşin sonunun nereye varacağı belliydi aslında… Bu güzel gün mutlaka seks yaparak bitecekti, başka yolu yoktu. İkimiz de biliyorduk bunu… Sadece patlama saatini bekliyorduk.
Sonunda ilk kendime gelen ben oldum. Suyun içinde şakalaşarak yüzerek nereye kadar devam edebilirdik ki… Bir an önce harekete geçmemiz gerekiyordu. Zamanımızı boşa harcıyorduk. En son tekne merdivenlerine tutunup dinlenmeye çalışırken o da arkamdan yaklaştı, omuzumun üstünden merdiven basamağına tutundu.
Tanrım… Arkamda hissettiğim o koca sertlik öldürecekti beni… Kaslı kollarının arasında hapsetmişti beni, neredeyse kendimden geçmek üzereydim.
“Hadi çıkalım artık, ben acıktım!” dedim.
Tekneye önce ben çıkarken, hareketlerimi ağırdan alıp, alttan beni seyretmesine imkan verdim. Aşağıya baktığımda bir eli merdivende, diğer eli suyun içinde beyaz bir balık gibi görünen sikini kavramış, pür dikkat ona sergilediğim kadınlığıma bakıyordu. Kabarmış, istekle yanan, kan dolmuş kadınlığıma…
Tekneye çıktığımızda bana kamaradan getirdiği havluyu uzattı. Almak için elimi uzattım ama havluyu bırakmadı. Gözleri her yerimde beğeniyle dolaşıyordu.
“Çok güzelsin Özge, harika bir vücudun var, biliyor musun?” Gülümsedim,
“Teşekkür ederim. Sen de öylesin. Antik heykel gibi görünüyorsun gözüme…”
“Ooo… Şımartma beni… Hadi kurulan da yemek yiyelim. Ama sakın giyineyim deme… Beni muhteşem güzelliklerinden mahrum etmeni istemiyorum.”
Sanki Adem ile Havva gibiydik masmavi denizin ortasında, beyaz teknenin içinde… Hiç çekinmeden, çıplaklığımızdan utanmadan hareket ediyorduk. Zaten ne onun, ne de benim bedenimde utanacağımız, çekineceğimiz bir falsomuz yoktu.
Tayfun’un arzu ettiği gibi üzerimize hiçbir şey giymeden, dolaptan yiyecekleri çıkardık, iki tane de soğuk bira açtık. Masada çırılçıplak bir vaziyette yemeğimizi yerken biralarımızı yudumlamaya başladık.
İkinci biralarımızı içerken Tayfun oturduğu yerden kalkıp, yanıma geldi oturdu. Siki kalkmıştı, taş gibi damarlı gövdesi havaya dikilmiş, başı yumruk gibi kabarmıştı. Ve ben heyecanla onun güzel sikine bakıyordum. Gülerek çekinmeden baktığım sikini tuttu ve
“Senin dikkatini çekebildiği için çok mutlu bu ufaklık…” dedi.Yutkundum,
“Eh, yani…” dedim. “Pek dikkat çekmeyecek gibi değil senin ufaklık… Hatta harika… Hatta, bence ona ufaklık deme, alınabilir. Baya büyük seninki…”
“Onu çok azdırdın güzelim!”
“O mu beni, ben mi onu azdırdım bilemiyorum artık…” dedim ve daha fazla dayanamayıp, sikini elime aldım ve aşağı yukarı sıvazlamaya başladım…
O da göğüslerimi okşarken ateşli ateşli öpüşmeye başladık. Dudaklarımı koparırcasına somuruyordu. Daha sonra boynumu öpüp yaladı, oradan da göğüslerimi yalamaya, emmeye başladı. Elimdeki siki taş gibi olmuş, damarları atıyordu.
Tayfun bir elini de kasıklarıma götürüp okşayınca, benim nefes alış verişlerim hızlanmaya başladı, zevkle inliyordum. Okşamayı bıraktı sonunda, ayağa kalkıp,
“Haydi kamaraya girelim!” dedi, elimden tutarak beni kamaraya çekti.
Yatağa yatırıp bacaklarımı iki yana ayırdı, kadınlığıma yumuldu. Amımı yalayıp, diliyle amımı sikerken, bir parmağı da arka deliğimin girişini zorluyordu.
“Mmm… Değişik bir tadı var seninkinin…” dedi yalanarak… “Hem tatlı, hem de deniz tuzu var tadında….”
“Çekinme, tadıma bakmaya devam et… Yala… Ama ben de senin sikinin tadına bakmak istiyorum…”
“İstediğini yapabilirsin bebeğim. Emrine amadeyim.”
Erkeğin üzerine çıkıp, 69 pozisyonuna geçerek, o muhteşem sikini aç kalmışçasına emmeye başladım.
Bir aşağı, bir yukarı sikini ağzıma alırken, taşaklarını da okşamam çok hoşuna gitmişti. O da dilini amıma, bir parmağını da götüme sokup çıkarıyordu… Daha fazla dayanamadım, ona yalvararak,
“Lütfen, içime gir Tayfun…” dedim. “Dayanacak halim kalmadı. Sik beni… Senin sikini istiyorum amıma!”
Beni serbest bırakınca, yüzüm ona dönük vaziyette sikinin üzerine oturdum. Zaten kayganlaşmış amıma bir oturuşta girivermişti siki… Uzun bir süre üzerinde oturup kalktım. Sikini sonuna kadar içime alıyordum, o da göğüslerimi sıkıp okşuyor ve alttan sikini amıma bastırıyordu.
Çok geçmeden titremelerle orgazm olmaya başladım. O kadar harikaydı, o kadar uzun bir orgazmdı ki, anlatamam.
Bir kaç dakika uzanıp dinlendik. Daha sonra beni yatırıp, o üstüme geçti. Sert hareketlerle bacaklarımı aralayıp eliyle tuttuğu sikini amımın dudaklarına sürttü boylu boyunca… Kemanın yayı gibi klitorisime sürtünen ateş gibi sert erkekliği kanımı kaynattı yine…
“Ohhhh…” diye kıvrandım altında… “Çok güzel… Çok zevk veriyorsun erkeğim… Öyle özledm ki bu zevki… Bilemezsin… Hadi gir artık içime… Sik beni… ”
Ben zevk aldıkça altında bütün bedenimle solucan gibi kıvranıyordum altında… Yalvarmalarıma dayanamadı sonunda… Bir hamlede amıma soktu o güzel sikini… Gidip gelmeye başladı. Hem amımı sikiyor, hem de göğüslerimi yalıyor, beni zevkten çıldırtıyordu. Tayfun hareketlerini hızlandırınca boşalacağını anlayıp,
“Lütfen içime boşalma hayatım!” dedim, çünkü hamile kalmaktan korkuyordum. Zaten onun da öyle bir niyeti yokmuş, boşalacağı an içimden çıkıp, başucuma doğru geldi ve
“Hadi bebeğim aç ağzını!” dedi. Niyetini anlamıştım, döllerinin tadına baktırmak istiyordu. Bunu eski kocam da severdi.
Alışık olduğum için ağzımı açıp, ellerimle de kalçalarını okşayarak boşalmasını bekledim. Siki elinde birkaç kez sıvazlama hareketi yaptıktan sonra inleyerek döllerini ağzımdan içeri fışkırtmaya başladı.
O kadar çok boşalmıştı ki, resmen ağzım dolmuş, döller dudaklarımın kenarlarından dışarıya taşmıştı. Hepsini yutmak zorunda kaldım. Ardından sikini ağzıma sokup çıkararak kalan son damlaları da temizletti bana. Çok hoşuma gitmişti, ama hala ateşim sönmemişti, hala azgındım.
Tayfun yanıma uzandı ve birbirimize sarılıp dinlenmeye koyulduk. Bundan sonra erkeksiz değildim, istediğim zaman beni yatağa atacak birisini bulmuştum. Bu arada konuşuyorduk.
Tayfun’un anlattığına göre, Aylin hiçbir zaman ağzına boşalmasına izin vermiyormuş. Ayrıca Aylin, Tayfun’un anal seks isteklerine her zaman ters cevap vermiş.
Aylin bana bunlardan hiç bahsetmemişti, böyle güçlü kudretli bir erkeğin isteklerini nasıl karşılamaz bir kadın, anlayamadım. Ben daha önce mutsuz bir evlilik geçirdiğim için iyi erkeğin değerini bilirim. O yüzden ona arka deliğimi de tatma fırsatını verecektim.
Dudaklarından öperek, boynunu boğazını yaladım, oradan göğüs uçlarını, ardından göbeğini, ordan taşaklarına geçip yalamaya başladım. Tayfun’un siki çoktan hareketlenmişti. Taşaklarını yalamaya devam ederken, bir elimle de sikini aşağı yukarı çekiyordum. Siki iyice kalktıktan sonra,
“Götümü sikmek istiyor musun?” dedim.
“Deli misin, istemez miyim hiç?” diyerek, sevinçle hemen yerinden doğruldu.
“Ama ilk olacak…!” dedim ve domaldım. “Kızlığımı sen bozacaksın.”
“Tamam aşkım!” diyerek kalçalarımı iki eliyle ayırıp, arasına yumuldu.
Diliyle bir amıma, bir götümün deliğine darbeler atıyor, arada bir dilini götüme sokmaya çalışıyordu. Daha sonra bir parmağını götüme sokup çıkarmaya başladı. Göt deliğimin yavaş yavaş genişlediğini hissediyordum. Ardından ikinci parmağını da sokup çıkarmaya başladı.
Bu bana biraz acı veriyordu, ama arada bir söylediği tatlı sözler beni tekrar motive ediyordu. Bir süre parmaklarıyla girip çıktıktan sonra, genişleyen göt deliğime sikini dayadı ve yavaş yavaş ittirmeye başladı. Sikinin başı girince çok acımıştı, bir süre öyle beklemesini söyledim. Biraz bekledi ve ben,
“Tamam, devam et!” deyince, kalanını da sokup, kenetlendi arkama…
Biraz da öyle bekledikten sonra götüme girip çıkmaya başladı. İlk başlarda acı vermesine rağmen, alıştıktan sonra ben de zevk almaya başlamıştım.
Götüme hızlı hızlı girip çıkmaya devam ederken, bir ara beni kendine doğru çekip doğrulmamı sağladı ve bir eli göğüslerime, diğeri de amıma yöneldi. Bir anda üç hassas noktamın uyarılması benim orgazm olmama yetmişti. O da bir süre sonra inleye inleye götüme boşaldı ve siki ininceye kadar da götümü sikmeye devam etti.
Daha sonra toparlandık. Tayfun teknede duş alırken, ben hemen denize atladım ve biraz serinledim. Denizden çıktığımda, Tayfun biralarımızı yenilemişti.
O gün teknede akşama kadar çırılçıplak kaldık. Sarmaş dolaş oturup sohbet ettik, öpüştük, elleştik, seviştik ve sikiştik. Akşama doğru teknenin dümenine geçip motorları çalıştırdı. Tekne mavi denizde süzülerek yazlığa dönerken, bu yaşadıklarımızı Aylin’in bilmemesi konusunda ikimiz de hemfikirdik.
Aylin gelinceye kadar durmaksızın seviştik. Benim erkek hasretimi, seks açlığımı tam manasıyla giderdi. Güçlü bir boğa gibi durup dinlenmeden sevişti benimle… Sevgilisi geldikten sonra da fırsat bulabildiğimizde buluşup seks yapmaya devam ettik.
Yaz bittiğinde bizim hızlı cinsel yaşamımız da sona erdi. Birbirimizi mutlu etmiştik yaz boyunca… Normal yaşantımıza geri döndük. Birbirimizi aramadık hiç…
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Bir yanıt yazın